PLANETDP // HABERLER // Oppenheimer Ölümün Babası

Teorik fizikçi J.Robert Oppenheimer'ın Amerikan Prometheus kitabından uyarlanmış biyografik film, "atom bombasının babası" olarak bilinen Oppenheimer'ın (etkileyici performansıyla Cillian Murphy tarafından canlandırılan) Manhattan Projesi'ni yönetip kitle imha silahı geliştirmesinin ardından ruhsal çöküşünü anlatıyor. "Fission" adlı teknik belgelerle Trinity Testi'nin hazırlık safhasını renkli bir şekilde tasvir ederken "Fusion" bölümü ise siyah beyazdır (geçmişte olduğuna vurgu için) ve Oppenheimer'ın Amiral Strauss (Robert Downey Jr) ile ilişkisine ve Hiroşima ve Nagazaki'nin ardından yaşananlara odaklanıyor. Film, 180 dakikalık süresi boyunca asla odağından sapmıyor ve hızı ustaca ayarlanmış bir şekilde ilerliyor.

Süresinin uzunluğuna rağmen, film ustaca yazılmış karakterler ve tiplemelerle dolu ve sizi baştan sona etkisi altına alıyor. Bu geniş ölçekli yapımda, Oppenheimer'ın zihinsel ızdırabına yoğun bir dalış yapılıyor ve film, bu geniş ölçekle bile o samimiyeti hiçbir zaman kaybetmiyor. Cillian Murphy'nin etkileyici performansı, IMAX kamerasıyla çekilen, normalde öyle olmayacak sahneleri bile kapsayan sahnelerle birleşince, her bakışın ve her diyalogun ardında yatan önem ve aciliyet duygusunu daha da vurguluyor. Tüm bunlar size herşeyi çok anlamlı hissettiriyor. Sinematograf Hoyte Van Hoytema, bu manzaraları ve karakterleri hayati bir şekilde çekerken, Ludwig Göransson'un ürperten müziği film boyunca sürekli bir gerilim-korku hissi yaratıyor. Ve bunların hepsi, ekipten herhangi birinin öne çıkabileceği muhteşem bir kadro tarafından destekleniyor (RDJ için bir yardımcı oyuncu adaylığı kesinlikle kaçınılmazdır) ve Murphy'nin sarsıcı performansıyla tamamen birleşiyor.

Tabii ki, filmdeki merkezi konu Trinity Testi'dir, bu da gerçek mekanlarda çekilmiştir ve Nolan'ın şimdiye kadar yaptığı tüm filmlerin birleşimi gibidir: amacına uygun; devasa; şiirsel; sembolik; görsel ve işitsel olarak hayranlık uyandırıcı. Bu, filmin sanki etrafınızda inşa edildiği gibi hissettiriyor ve Oppenheimer'ın çalışmasının gücünü, kaosunu ve önemini anlatan derinden etkileyici bir gösteridir. Aynı zamanda filmin bütününü de mükemmel bir şekilde özetliyor: korkutucu, heyecan verici ve son derece güzel. Oppenheimer herkes için olmayabilir: görkemli bir tarihi destan; düşündüren bir psikolojik çalışma; derinden varoluşsal bir hikaye. The Dark Knight'ın gücüne ve The Prestige'ın hilelerine sahip değil, ancak kesinlikle Christopher Nolan'ın kariyerinin en büyük eseri olarak anılacak. Başka hiç kimsenin ulaşamadığı bir sinema yapma düzeyi.

Kendi notum: Bu incelemeyi ilk okuduğumda açıkçası fazla abartılı buldum. Tam bir Oppenheimer güzellemesi ve ondan daha fazla Nolan güzellemesi. Nolan'ın beğendiğim filmleri de vardır ve bende hayal kırıklığı yaratan filmleri de. Beğendiğim filmlerinde de bıktırıcı uzunluk, sanatın dozunu kaçırmak ve bazen de bunlardan mütevellit kopuşlar yaşadığım olmuştur. Açıkçası ben isterdim ki National Geography'nin Deha dizisini yaratan ekip keşke bu filmi çekseydi, kesinlikle daha tatmin edici olurdu. Umarım Nolan katlanabileceğimden fazla sanatsal numaralar çekmemiştir. 21 Temmuz itibarıyla Vizyona geldi film herkese tavsiye ederim. Son sözüm ise Oppenheimer'a: Tartışmasız büyük bilim adamlarından Deha biridir. Ancak istediği kadar acısına ızdırabına değinse de benim gözümde timsah göz yaşlarıdır, çakallıktır. Bu bilimin büyüklerinden biri olarak gayet iyi biliyordu atom bombasının insanlara ne yapacağını? Nasıl olsa ben yapmasam da birileri yapacak bari ben yapayım benim başarım olsun dedi. Bilerek ve isteyerek yaptı bunu. Einstein'ın gösterdiği büyüklüğü gösteremedi, geri çeviremedi. Benim indimde Oppenheimer insanlık suçuna ortak olmuş bir bilim adamıdır ve Ölümün Babasıdır! Oppenheimer için daha çok bilgilenmek isteyenlere Evrim Ağacının aşağıdaki videosunu öneririm:

Yorumlar (0)