Bugün Ne İzledim

19Tufan03 [Sinefil] 21-05-2022 02:07
Robert Downey Jr.'a Val Kilmer ve Michelle Monaga'nın eşlik ettiği Kiss Kiss Bang Bang, yaratıcı ve samimi komedisinin başarılı anlatısıyla harmanlandığı, başarılı oyunculuklara da sahip oldukça samimi ve sıcak bir film. Konu: Hayatını hırsızlıkla sürdüren Harry bir gün polisten kaçarken yanlışlıkla bir filmin oyunculuk seçmelerine girer ve yönetmeni etkilemeyi başarır. Bir partide tanıştığı eşcinsell Perry ve çocukluk aşkı Harmony ile yolları kesişen Harry, kendisini gizemli bir kovalamacanın içerisinde bulur. Robert Downey Jr. harika oynamış. Karakterinin başarılı betimlemesi bir yana, Robert Downey tercihi bu rol için çok isabetli olmuş. Oldukça eğlenceli ve merak uyandırıcı bir film olan Kiss Kiss Bang Bang, keyifli ve dolu dolu zaman geçirmek isteyenler için oldukça doğru ve ideal bir tercih.
7.4/10


19Tufan03 [Sinefil] 21-05-2022 01:16
Başrollerinde Will Smith ve Martin Lawrance'ın oynadığı, yönetmenliğini ise Michael Bay'ın yaptığı Bad Boys, çok önceden eğlenerek izlediğim bir seriydi ve kafa dağıtmak için bir tekrar şart diye düşündüm. Özellikle Marcus karakteri çok eğlenceli ve filmin mizah yönünü fazlasıyla karşılıyor. Eğlenceli aksiyonun bütün özelliklerini bünyesinde barındıran Bad Boys, kafa dağıtmak için izlemeye değer bir film.
6.8/10


Putte [*Admin] 21-05-2022 08:20
Hayvan haklarını değişik bir açıdan yakalayan film, sorunun merkezlerini de filmin öğeleri arasına serpiştirmiş. Bu bağlamda verdiği mesajlar yerine tam otururken kafayı hayvan hakları ile kaçırmış bir kadının radikalizmi ve yaptıkları bir yerden sonra artık antipati yaratıyor. Can sıkmaya başlıyor ama yine de son tahlilde size düşünülmesi ve tartışılması gereken bir şeyler veriyor yapım
6.5/10


Franz_K [Sinefil] 20-05-2022 07:17
7.6 / 10Hollanda’da yaşanan bir hukuk skandalını; karanlık geçmişi, yaşam tarzı ve sıra dışı karakteri nedeniyle bir cadı avının tam ortasında atılan Lucia de Berk’in adalet arayışını konu edinen çarpıcı bir film “Lucia de B.”. Bakımını üstlendiği hastalardaki ölüm oranının fazla olması nedeniyle çarpık bir istatistiki veriye dayanılarak hiçbir geçerli delil olmaksızın hakkında ömür boyu hapis istemiyle dava açılan Lucia’nın hayatından çalınan altı yılı dava süreci bağlamında aktarıyor film. Kariyerini insan yaşamından daha önemli gören ya da kamuoyunun veya önyargılarının etkisiyle hareket eden liyakatsiz hukuk çalışanları elinde adalet terazisinin nasıl şaşabileceğini, bir insanın hayatını nasıl mahvedebileceğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seren Lucia de B, “2000’li yılların başında, üstelik herkesin parmakla gösterdiği bir ülkede dahi böyle bir hukuk skandalı yaşanabiliyorsa adalete gerçekten ne kadar güvenebiliriz ki?” sorusuyla baş başa bırakıyor seyircisini. Öte yandan film; davadaki tüm aksayan taraflara rağmen geri adım atmayan savcılık makamının karşısına genç bir savcı adayı çıkarıyor ve gerçeklerin ortaya çıkması için her şeyi göze alabilecek vicdan sahibi insanların her zaman, her yerde var olduğunu vurgulayarak inanç tazelemeyi de ihmal etmiyor. Gerçek olaylara dayalı hikâyesi ile “hukuk mücadelesi” temalı film severler için bir an bile tempo kaybetmeyen, bir solukta izlenecek iyi bir alternatif Lucia de B.
7,6/10


zarat [Co. Moderator] 20-05-2022 06:57
Biraz sevdiğim tür Bilim-Kurgu hatırına biraz da filmde yer alan Chris Pratt J.K. Simmons ve Yvonne Strahovski gibi oyuncuların hatırına izlemeye karar verdiğim bir film oldu. Biraz zaman yolculuğu biraz Alien 'daki gibi, gelişmiş teknolojiye sahip bir medeniyetin yerleşmeyi düşündükleri gezegenlerdeki yerleşik sakinleri yok etmek için ürettikleri canlıların bulunduğu bir geminin kaza yapıp dünyaya kutuplara düşmesi ve binlerce yıl orada izole kalması ve küresel ısınma nedeniyle günümüzden 30 yıl sonra bu yaratıkların serbest kalması neticesinde insan neslinin sonunu getirmesi.
6-6,5 / 10


Franz_K [Sinefil] 19-05-2022 07:22
9 / 10Develerin neden sürekli gözleri ufukta beklediğine dair bir halk söylencesi ile açılan ve Moğol gündelik yaşamına, inanışlarına, geleneksel kültürüne dair nefis detaylar içeren; tür başlığında belgesel adı geçse ve 2005 yılında “En İyi Belgesel” dalında Oscar aday’ı olarak yarışsa da aslında son derece keyifli bir aile filmi Die Geschichte vom weinenden Kamel. Kendilerine ait küçük bir obada deve çobanlığı yaparak geçinen ve dört kuşak bir arada yaşayan bir Moğol ailenin, doğurduğu albino yavrusunu kabul etmeyen anne deveyi ikna etme çabaları üzerine bir hikâye anlatıyor film. Herhangi bir kurguya ya da önceden yazılmış bir senaryoya bağlı kalınmadan doğaçlama bir hikâye anlatıyormuş havasıyla seyircisini bu sevimli mi sevimli Moğol ailenin gündelik koşturmacasına kolayca dâhil eden film; onu Gobi çölünün uçsuz bucaksız steplerinde bu ailenin sıcak ilişkileri ile sımsıkı sarıyor ve aileden biri gibi hissettirmeyi başarıyor. Doğa ile iç içe ve onun bir parçasıymış gibi yaşayan, ondan aldıklarını ona vermeyi de bilen insanların yalın olduğu kadar rengârenk yaşamlarını gözlemci bir tavırla izleyen Die Geschichte vom weinenden Kamel; hem anlattığı sıcak hikâyesi, hem birbirinden sevimli kahramanları hem de bir Moğol ailesi üzerinden bu yarı göçebe kültüre dair aktardığı folklorik detaylar ile izleyeni hayal kırklığına uğratmayacak keyifli bir film. NOT: Yerel inanışa göre yavrusunu kabul etmeyen develer için yapılan “Hoos Töreni”nde devenin gözünden yaş gelmesi, törenin amacına ulaştığı ve devenin yavrusunu artık kabul edeceği anlamına geliyormuş. Filmin final sahnesi bu detay üzerine kurulu olduğu ve filmde bununla ilgili bir bilgi verilmediği için özellikle belirtmek istedim.
9,0/10


Franz_K [Sinefil] 18-05-2022 07:51
7.9 / 10Çin kırsallarından her bir sahnesi bir kartpostal olacak güzellikte manzaralar ve bu manzaralarla beraber akan nefis müzikler eşliğinde anlattığı dokunaklı hikâyesiyle hem göze hem kulaklara hem de kalbe hitap eden sımsıcak bir yol filmi Na Shan na ren na gou. Dizlerindeki rahatsızlık nedeniyle erken emekliye ayrılan bir posta dağıtıcısının mesleğini devrettiği oğluyla çıktığı; oğlunun ilk, kendisinin son görevine odaklanan film, bu ikilinin birbirlerini ve kendilerini keşfettikleri içsel bir yolculuğu anlatıyor aslında. Seyircisini 390 kilometrelik bir parkur boyunca iki adam ile bir köpeğin ardından köy köy dolaştıran film; bir yandan anlatısını dokunaklı insan hikâyeleri ve Çin kırsal yaşamına dair nefis folklorik detaylar ile zenginleştiriyor bir yandan da “bir zamanlar omuzlarında taşıdığı oğlunun sırtında ırmak geçen baba” metaforuyla ömrünü adadığı mesleğine veda eden oğluna yabancı bir adamın duygu dünyasına davet ediyor onu. Yaşama farklı pencerelerden bakan iki insanın her şeye rağmen birbirlerini anlama, birbirleriyle yakınlaşma, gerçek bir “baba-oğul olma” gayretlerini sevimli detaylar ve yer yer göz pınarlarını zorlayan geri dönüşlerle aktaran Na Shan na ren na gou; hem iç ısıtan zarif hikâyesi hem de görsel ve işitsel zenginliği ile tüm duyularınızı doyuracak nefis bir film.
7,9/10


Franz_K [Sinefil] 17-05-2022 07:21
7.3 / 10Manifestoya tümüyle uymasa da Dogme 95’ akımının belli başlı kurallarına bağlı kalınarak çekilmiş ve birbirinden orijinal karakterleri ile bir genç kadın ile adam arasındaki alışılmadık aşk hikâyesini anlatan sevimli mi sevimli bir film Love Steaks. Lüks bir otelde masör olarak işe başlayan Clemens ile aynı otelin mutfağında stajyer aşçı olarak çalışan Lara arasında gelişen uçuk kaçık ilişkiye odaklanan film; bir yandan otel çalışanlarının hayatına gözlemci bir bakış atıyor bir yandan da bu iki sıra dışı karakterin çocuklar gibi birbirine sataşarak/güreşerek (!) tuhaf oyunlar ve yaramazlıklar peşinde koşarak geçirdikleri zamanları takip ediyor omuz kamerasıyla. Ana anlatısında her ne kadar çalıştığı mutfakta sık sık mobinge maruz kalan Lara’nın alkol bağımlılığıyla mücadelesi üzerine bir düğüm atıyor ve o düğümü ona destek olmaya çalışan Clemens üzerinden çözmeye çalışıyor olsa da Love Steaks; asıl gücünü birbirinden başarılı performanslarla can verilmiş iki sıra dışı karakterin kalıplara sokulamayacak ilişkilerine dair hikâyesinden alıyor. Derin alt metinler/mesajlar, sürpriz gelişmeler ya da merak unsurları içermeyen film; biri çekingen/içe kapanık diğeri dışa dönük, son derece deli dolu iki karakterin zıtlıkları üzerine kurguladığı hikâyesi ile sinemada farklı lezzetler arayanlar için damakları okşayan bir tadımlık.
7,3/10


Putte [*Admin] 17-05-2022 06:42
Klasik tek kişilik adam aksiyonu. Bilindik klişelere ve pek çok mantık hatasına sahip. Hapishaneden kaçma olayı özellikle pek çok mantıksal hataya sahipti. Ancak son tahlilde keyifli bir film yine de. Sıkmadan izlettiriyor
6/10


Franz_K [Sinefil] 15-05-2022 05:08
8.4 / 10Göçmen meselesi siyah ve beyazdan ibaretmiş gibi tüm sığınmacıları şeytanlaştırarak her birinin bir an önce sınır dışı edilmesini savunan ya da bütün sorumluluğu ülkelerin göçmen politikalarına yükleyip iyisiyle kötüsüyle hepsinin kucaklanması gereken mağdurlar olduğunu savunan iki uç anlayışa inat; sorunun kocaman gri alanları olduğunu anlatan nefis bir “yerinden yurdundan edilmişler” filmi Limbo. Hikâyesini İskoçya kırsalında Jamaikalı, Ganalı ve Afgan arkadaşları ile birlikte sığınma talebine gelecek cevabı bekleyen, ağabeyi ülkesi için savaşmayı tercih etmiş, anne babası ise İstanbul’da mahsur kalmış Suriyeli Omar üzerinden anlatan film; göçmen sorununun neredeyse tüm boyutlarını göze sokmadan, seyircisini ajite etmeden ele alan harika kurgusuyla dikkat çekiyor. Toplumdan tecrit edilmiş bir konuttaki bu dört insandan özellikle Afgan Farhad ile Omar arasında geçen can alıcı diyaloglarla ve sesi eskisi gibi gelmeyen bir ut ya da kümese sonradan giren yabancı bir tavuk gibi metaforlarla anlatısını zenginleştiren Limbo; kimisi kazananı olmayacak kirli bir savaşta pisipisine ölmemek, kimisi “kendisi gibi olabileceği” daha iyi bir dünyada yaşayabilmek, kimisiyse uçuk hayallerini gerçekleştirebilmek için ülkesini terk eden bu insanların gözünden bakmamızı sağlıyor meseleye. Elbette ki ülkesine bir avuç göçmen alıp onları da sosyal yaşamdan tecrit eden Avrupalı bakış açısıyla filmin göçmenlere sempati duyan ve seyircisinden empati bekleyen tarafı eleştirilebilir. Ancak başta da belirttiğim gibi asla siyah ve beyaz olmayan göçmen meselesinin farklı boyutlarını görece tarafsız bir bakış açısıyla ele alan ve toplumun genelinde yaygın olan “Bu insanlar asla geri dönmezler, dönmek istemezler.” kanısının ne kadar altı boş bir ön yargı olduğunu, bu insanların aslında nasıl derin duygusal travmalar yaşadığını bir kez daha hatırlatacak etkileyici hikâyesiyle mutlaka izlenmesi gereken bir film Limbo.
8,4/10
