Bugün Ne İzledim - Franz_K

Franz_K [Sinefil] 12-05-2023 06:27
7.1 / 10DİKKAT: Bu yazı aşırı dolandırıcılık ve makul düzeyde spoiler içerir.
Dolandırıcılık temalı filmlerin tüm klişelerini kullanan ve bu temaya yeni soluk getirmekten uzak ilk yarı kurgusuyla seyircide “Biliyoruz bu hikâyeyi.” hissi yaratan ancak süre ilerledikçe temposunu ve heyecan dozunu artırıp art arda sürprizler yaparak seyircisini içine çekmeyi başaran eğlencelik bir film Sharper. Kurgusunu sevimli bir aşk hikâyesi ile başlayıp dolandırıcı ile dolandırılanın sürekli yer değiştirdiği, bir yerden sonra kimin dolandırıcı, kimin dolandırılan olduğunun birbirine karıştığı beş ana karakter üzerine kuran film; özellikle son çeyrekte türün en belirgin “seyirciyi ters köşeye yatırma” klişesini başarıyla kullanıyor. Varlıklı bir baba ile onun gözünde itibarı olmayan oğlunu ağına düşürmeye çalışan üç dolandırıcının çoğunlukla tahmin edilebilir hikâyesi üzerinden ilerleyen Sharper, işte o son çeyrekte yaptığı sürprizlerle benzerlerinden bir adım öne geçebiliyor zaten. Türünün iyileri arasına girmekten uzak klişe hikâyesine rağmen merak ve heyecan uyandıran sürükleyici kurgusuyla 2023 başkanlık seçim sath-ı mailine girdiğimiz ve herkesin gergin olduğu şu günlerde kafa dağıtmak için iyi bir seçenek olabilir.
7,1/10


Franz_K [Sinefil] 09-05-2023 07:29
7 / 10Kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olamadığı üstelik kürtajın zorunlu olduğu hallerde bile kadının hayati risk taşıyan doğurma/doğurmama kararının erkeklerden oluşan bir doktor heyetinin insafına bırakıldığı 60’lar sonu Amerika’sından bu gün bile birçok ülkede çözülememiş hayati bir meseleyi ele alan yaşanmış olaylara dayalı bir film Call Jane. Tecavüz ya da küçük yaşta istismar mağduru bir kadının ya da kazara hamile kalan bir eşin dünyaya getirmek istemediği bir çocuğu doğurmaya zorlayan, üstelik anne için hayati tehlikenin olduğu durumlarda bile “bilinçsiz bir ceninin” hayatını kadın hayatından üstün gören anlayışa karşı örgütlenmiş bir kadın topluluğunun hikâyesini anlatıyor film. Call Jane; aynı isimli kod adıyla bir araya gelen yasa dışı bir gönüllü topluluğa tesadüfen dâhil olan bir kadının mağdur kadınları ayrıştırarak fahiş fiyatla kürtaj yapan bir adama karşı ABD’de yasal bir reformla sonuçlanan kadın mücadelesini sade ama etkileyici bir kurguyla aktarıyor.
7,0/10


Franz_K [Sinefil] 07-05-2023 05:50
7.8 / 1012 Eylül cuntasının Doğu Anadolu’daki bir şehirde, Kars’taki, yansımalarını arka planına koyan ve yönetmenine dair otobiyografik izler taşıyan iddiasız ama gücünü iddiasızlığından alan nefis bir dönem filmi Kar Korsanları. Cuntanın sıkıyönetim politikaları, sokağa çıkma yasakları, insan avına çıkmış beyaz Renault’lar yetmezmiş gibi döneminin en sert kışını yaşayan Kars’ta kömür kıtlığı nedeniyle kamu binalarının kalorifer kazanlarından kalan artıklardan “cüruf” toplayarak evlerinin ısınmasına yardımcı olmaya çalışan birbirinden sevimli üç çocuğun çocuk dünyalarına davet ediyor film seyircisini. Asker çocuğu olmaları muhtemel sınıfın başarılı öğrencilerine inat tahrif ettikleri karneleri ile kendilerine sahte başarılar devşiren oyun çağındaki bu üç çocuğun boylarını aşan bir sorumluluk alarak giriştikleri ve amacı sadece “ısınma” gibi zaruri bir ihtiyaca dayalı macerasını yer yer iç acıtan, yer yer seyircisini içten gülümseten detaylarla işliyor film. İstiklal Marşı’nın on kıtasını bilmenin hayati önem taşıdığı, uzun saçın müdür tarafından kırpıldığı, çocuk psikolojisinden ve pedagojik formasyondan bihaber öğretmenlerin okulda terör estirdiği döneme tanık olan benim gibi izleyicilerin nostaljik tatlar alacağı Kar Korsanları; kendince korsanlık yapan üç sevimli çocuğun kar kızakları ile oradan oraya koşturduğu macerasını son derece samimi, gerçekçi ve sosyolojik alt yapısı güçlü bir hikâye ile anlatıyor.
7,8/10


Franz_K [Sinefil] 30-04-2023 06:20
8.2 / 10Âşıkların değil toprakların birleşmesinin esas olduğu 1950’ler Macaristan kırsalından tertemiz bir aşk hikâyesi Körhinta. “Kendinin efendisi olmak” bahanesiyle köy kooperatifinden ayrılan babası tarafından işbirliği yaptığı ortağıyla toprak karşılığında evlendirilmek istenen güzeller güzeli Mari ile bahar şenliklerinde âşık olduğu köyün bıçkın delikanlısı Máté arasında filizlenen kara sevda üzerine bir hikâye anlatıyor film. Yetişkinlerin köy meselelerini konuştuğu, gençlerin birbirine kur yaptığı belki de gelecekteki eşlerini seçtikleri bir karnavala dair görüntülerle açılan film daha ilk sekansta çağının ötesinde sinematografisiyle dikkat çekiyor. Aynı sinematografik başarıyı film boyunca devam ettiren film görece klişe hikâyesini Macar geleneksel kültürüne dair detaylarla zenginleştiriyor ve ataerkil bir toplulukta filizlenen bu “diz boyu çamura” batmış aşkı evlat katili olma noktasına gelen “katı” bir babanın “bir bakışı”nda eriterek hiç alışık olmadığımız bir sona bağlıyor. Her ne kadar “köy” temalı Yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz bir hikâye anlatsa da Körhinta; folklorik detayları, birbirinden ilginç yüz hatları ile beyaz perdede pek rastlamadığımız insan tipleri, muhteşem sinematografisi ve bu tema için sıra dışı olabilecek finaliyle muhteşem bir klasik.
8,2/10


Franz_K [Sinefil] 30-04-2023 06:19
8 / 10Geleneksel konukseverliği, kendinden olmayanlara kolaylıkla kucak açan engin hoşgörüsü (!) ile hak ettiğinden fazla değer atfettiğimiz Anadolu insanının bir yerden sonra kendisi kadar nobran olmayanlara karşı, hele hele içine girdiği toplumun eril yasalarına aykırı hareket ediyorsa, nahif ve kırılgansa nasıl acımasız olabileceğini vicdan, kefaret ve suçluluk duygusuyla örülü bir hikâye üzerinden anlatan; her ne kadar ondan önce çekilmiş olsa da Kurak Günler’de Emin Alper’in söylediklerine “Bir de bu pencereden bakın.” diyerek nazire yapan nefis bir film Karanlık Gece. Film; detaylarını süre ilerledikçe geri dönüşlerle öğreneceğimiz trajik bir olay üzerine terk ettiği köyüne dönen ve döndükten sonra hem köylünün örtbas ettiği hem hafızasının derinliklerine gömdüğü bu olayla kendini yüzleşmek zorunda hisseden İshak’ın hikâyesine odaklanıyor. Kurak Günler’de olduğu gibi “kitaba” göre hareket eden ama içinde bulunduğu toplumun yazılı olmayan taşra kanunlarına uymayan bir adamın, bir orman bekçisinin, akıbetini sorgulayan, bu sorgulama nedeniyle çevresinde rahatsızlık yaratan İshak’ın hikâyesi bu kez çok daha gerçekçi ve çok daha karanlık bir “Anadolu insanı” gerçeği ile yüzleştiriyor bizi. “Yabancı”ya kucak açmasını, onun farklılıklarına hoşgörüyle yaklaşmasını bilen Anadolu insanının organize kötücül tarafını çarpıcı bir kurguyla anlatan Karanlık Gece; her ne kadar Kurak Günlerle kıyaslansa da bence onu tamamlayan ve bir arada düşünüldüğünde daha da anlam kazanan bir film. Benzer konusuyla As Bestas’ı da eklersek farklı yönetmenler tarafından çekilmiş “Yabancı düşmanlığı” üçlemesi olabilecek yapımların güçlü bir ayağı niteliğinde, işlediği temanın hakkını veren bir başyapıt Karanlık Gece.
8,0/10


Franz_K [Sinefil] 25-04-2023 05:27
7.8 / 10Rumen sinemasından basit ve görece klişe konusuna rağmen birbirinden sevimli, sevimli olduğu kadar şapşal karakterleri, kendine has rafine mizah anlayışı ve doğal, içten anlatısıyla seyircisine keyifli dakikalar vaat eden son derece eğlenceli bir seyirlik Doua Lozuri. Biri İtalya’ya çalışmaya giden karısını geri getirmek için para biriktirmeye çalışan bir tamirci, diğeri bahis meraklısı bir çapkın, ötekisi her şeyin altında bir bit yeniği arayan komplo teorisyeni meteliğe kurşun atan üç arkadaşın bir piyango biletinin peşine düştükleri macerayı anlatıyor film. Anlatısını her biri birbirinden orijinal ve seyircide daha ilk sahneden itibaren sempati uyandıran üç karakterin birbirleri ile didişmeleri ve olaylara karşı verdikleri tepkilerle zenginleştiren Doua Lozuri; seyirciyi gülmeye zorlamayan kendine has doğal mizah anlayışıyla yılış yılış bir komedi olmanın ötesine geçiyor ve seyir zevki yüksek bir eğlencelik olmayı başarıyor.
7,8/10


Franz_K [Sinefil] 23-04-2023 05:44
7.7 / 10Uluslararası sinema dünyasında adını 2017 yapımı The Nile Hilton Incident (Esrarengiz Cinayet) ile duyuran Tarik Saleh’in Cannes’dan “En İyi Senaryo” ödülüyle dönen ve ülkesinin politik yapısına yönelttiği eleştiriler nedeniyle büyük çoğunluğu İstanbul’da çekilen bol ödüllü son filmi Walad Min Al Janna. Film; din ile devlet işleri iç içe geçmiş, siyasal İslam’ın egemen olduğu Mısır’da El-Ezher üniversitesi etrafında gelişen iktidar kavgalarını, kabul aldığı üniversitede kendini bir anda türlü entrikaların döndüğü kanlı Büyük İmam seçimlerinin tam göbeğinde bulan fakir bir balıkçının oğlu Âdem etrafında gelişen olaylar üzerinden aktarıyor. Üniversite yönetiminde söz sahibi olmaya çalışan farklı grupların çatışmaları, istihbarat birimleri aracılığıyla İmam seçimlerini manipüle etmeye çalışan iktidarın kirli oyunları, üniversitenin devlet kurumları üzerindeki etkisi gibi detaylarla ülkedeki siyasal iklimin gerçeklik payı yadsınamayacak kurmaca panaromasını çizen film; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasının ne kadar önemli olduğunun manifestosunu yazıyor adeta. Üstelik film; bunu birtakım illegal güçlerin arasında kalan ve her an bir faili meçhul cinayete kurban gitmesi muhtemel taşralı masum bir gencin hayatta kalma mücadelesi üzerinden gerilim dozu yüksek bir hikâye ile aktarıyor. Seyircisini içine düştüğü bataklıkta giderek dibe çekilen kahramanıyla empati kurmaya davet eden ve onun bu çıkmazdan nasıl kurtulacağı konusunda merak içinde bırakan anlatısıyla Walad Min Al Janna; son ana kadar diken üstünde bir seyir deneyimi yaşatıyor.
7,7/10


Franz_K [Sinefil] 17-04-2023 05:34
7.6 / 10İzlandalı yönetmen Guðmundur Arnar Guðmundsson’un ilk uzun metrajı Hjartasteinn’de olduğu gibi ergen sorunlarına eğildiği ikinci ve son filmi Berdreymi. Her biri dağılmış ailelere sahip dört gencin sıra dışı arkadaşlığı üzerine kurguladığı hikâyesiyle film; ilgisiz, sevgisiz ve ebeveyn kontrolü dışında büyüyen ergenlerin nasıl bıçak sırtı bir hayata mahkûm olduklarını, etraflarını kuşatan şiddet sarmalı içerisinde ayakta kalmaya çalıştıklarını çarpıcı bir gerçeklikle aktarıyor. Akran zorbalığına uğrayan “ezik” Balli’nin üç gençten oluşan görece güçlü bir gruba kabul edilmesiyle gelişen hikâyesinde Berdreymi; bir yandan Balli’nin bu gruba adapte olma sürecini takip ederken bir yandan da bu dört arkadaşın başıboş hayatları ve grubun şiddete meyilli üyesi Konni’nin yarattığı sorunların üstesinden gelme çabaları üzerinden ilerliyor. Grubun “öngörülere” sahip “akil” üyesi Addi’nin tüm çabalarına rağmen bu başıboş gençlerin her an bir trajedi yaşanacakmış ve bir suç vakasıyla sonuçlanacakmış tedirginliği yaratan kurgusu genç oyuncuların başarılı performansları ile birleşince film; görece uzun süresine rağmen seyircisini sürekli diken üstünde tutmayı başarıyor ve ilgiyle izletiyor kendini. Ergenlik döneminin sancılarını gerçekçi/gözlemci bir tavırla aktaran Berdreymi, genç bireylerin yaşadığı sorunlara; özellikle baba figürünün önemine ve istenmediğini/sevilmediğini düşünen bireylerin birbirlerine tutunarak ayakta kalma çabalarına dair hem güçlü bir arkadaşlık hikâyesi anlatıyor hem de seyircisine, özellikle anne baba olan seyircisine, güçlü mesajlar veriyor.
7,6/10


Franz_K [Sinefil] 12-04-2023 07:04
8.5 / 10İran sinemasının başat yönetmenlerinden Jafar Panahi’nin oğlu Panah Panahi’den ülkesindeki çoğunluktan ve o çoğunluğun başa getirdiği iktidardan farklı düşünüyor, farklı bir yaşam istiyor diye doğduğu toprakları belki de bir daha geri dönmemek üzere terk edenlere ve geride kalanlara dair yürek burkan bir hikâye. Film; sonu ayrılıkla biteceği baştan belli olan dört kişilik bir ailenin yolculuğuna odaklanıyor ve küçük çocuğun tüm muzipliğine rağmen babanın umarsız görünüşünün, annenin şarkılara neşeyle eşlik eden tavrının ve ağabeyin derin sessizliğinin altına gizlenmiş kaygı ve hüznün hâkim olduğu bir yol hikâyesi anlatıyor. Neredeyse tamamı bir arabanın içinde geçen ve “hasta köpek” metaforuyla ülkesine dair politik mesajlar vermeyi de ihmal etmeyen Jaddeh Khaki; seyircisine söyleyecek söz bırakmayan finaldeki şu nefis şarkıya sığdırıyor aslında tüm hikâyesini:
Sevgili akrabam, aşiretimin adamı
Binmişsin sürgün atına, hem de gururla
Bu topraklarda asil bir adamdın
En çok sen dayandın
Ama sonunda pes ettin
Susuz kalsak da susuzluğa inanarak
Gurur duyduk topraklarımızın adıyla
Hasret dolu rüzgârlara savurduğun
Sahip olduğumuz tek hazineydi.
Hangi sonbahar büyülü sesiyle
Çağırdı seni ey mecnun?
Sen de cesaretini toplayıp gittin
Bir gelincik uğruna
Bizimle kal perişan olsak da
Baharın gelmesini bekliyoruz burada
Bizimle kal ki birlikte
Yeniden doğuralım güneşi
Binlerce kuş da âşık senin gibi
Hepsi gecenin içinden geçti
Gün ışığının umuduyla
Temelli gittiler, dürüst ve masum
Bir daha da dönmediler
Allah seninle olsun
Karanlıktan bıktın sen
Ne yazık ki bırakıp gitmek değildir
Bu acının şifası
Gittiğin yol gün batımına çıkar
Gün doğumuna değil.
Gece oluyor bak, geri dön.
8,5/10


Franz_K [Sinefil] 25-03-2023 06:25
8.1 / 10Her gün yanımızdan geçen, taşkın hareketlerle, umarsızca kendi aralarında şakalaşıp gülüşen; hayat dolu, cıvıl cıvıl gençlerin kendi içlerinde neler yaşadıklarını, ne tür sorunlarla başa çıkmaya çalıştıklarını kim bilebilir ki? Hareketlerinden, tercihlerinden, yaşam tarzlarından dolayı yargıladığımız, kınadığımız, beğenmediğimiz ve değiştirmeye, topluma ayak uydurmaya çalıştığımız bu gençler uçarı görünümlerinin altına ne travmalar saklıyorlar ve ne kadar anlaşılmaya ihtiyaçlar duyuyorlar kim bilir? Katıldığı yıl Cannes’da ayakta alkışlanan, yönetmeni Murali K. Thalluri’nin daha 21 yaşındayken çektiği 2:37; “gençlik filmleri” kategorisine sokulabilecek ancak bildik gençlik filmlerinden çok farklı, gençlerin dünyasının aslında görünenden ne kadar karmaşık olduğunu ve o çağları atlatmanın ne kadar zor bir mücadele gerektirdiğini anlatan çarpıcı bir film. Trajik finalini daha açılış sekansında veren ve bu finalin kahramanının kim olduğu sorusunu ortaya bırakarak seyircisini farklı sorunlarla mücadele halindeki altı gencin hikâyesine davet eden 2:37; bu gençlerin siyah beyaz çekilmiş sorgulamalarında anlattıkları ile bölünüp bütünleşen, sırlarını yavaş yavaş ortaya döken sıra dışı kurgusuyla dikkat çekiyor. Aile içi cinsel saldırıya maruz kalan, sağlık sorunları nedeniyle dalga geçilen, yalnızlık ve görünmezliğin içinde çırpınan, cinsel tercihi yüzünden dışlanan kısacası farklı nedenlerle akran zorbalığına maruz kalan, içine düştükleri bunalımla başa çıkmaya çalışan altı gencin okulda geçen bir gününe odaklanıyor film. Ancak 2:37, o bir güne ergenlerin acınası olduğu kadar acımasız da olabilen dünyasına dair üzerinde düşünülmesi gereken o kadar çok şey sığdırıyor, öyle çarpıcı bir hikaye anlatıyor ki bir gençlik filmi olmanın çok ötesine geçerek bir tokat gibi patlıyor seyircinin suratında.
8,1/10
